Şöyle oturup düşündüğüm de kendimi bildiğim, hatırladığım günlerden bu günlere kadar geçen süreçte o kadar çok şey değişmiş ki!
Bu değişimlerin birçoğu hayatımızın son 20 yılında gerçekleşmiş, yani milenyumdan sonra.
Mesela doksanlar ile başlayan bu süreçte örneğin, sokak oyunları zamanla yerini konsol oyunlarına ve akabinde dijital ortama bıraktı.
Müzik konusundaki değişim ise bu sürecin en hızlı ve en değişken değişimi diyebilirim.
Kasetli yıllarımız, ah o masum ve samimiyet kokan güzelim yıllarımız. Kimi zaman sevdiğimiz şarkıcının kasetlerini alır, kimi zaman ortaya karışık bir kaset doldururduk. Öyle ki, zamanla kendimiz kaset doldurmaya bile başlamıştık.
Ne yazık ki o da tarihte yerini aldı.
Önce cd’ye arkasından usb derken, tüm telefonlar da ve dijital ortamlarda değişerek o da değişimin en büyük parçalarından biri oldu.
Elbette bunun daha eskisi taş plaklar olduğu dönemleri de unutmamak lazım.
Mesela televizyon konusu da ayrı bir mevzu aslında.
Hatırlarım ilk televizyonumuzu kanal değiştirmek için yanına giderdik. Çat pat çeken kanalları bulmaya çalışırken karıncalandığı anlar da hemen televizyon arkasına çataldan anten yapardık. Sonra televizyon da uzaktan kumandalı oldu. Ekranlar büyümeye ve görüntü kalitesi de artmaya başladı. Derken ardı arkası kesilmeyen bir hız ile plazmalar, daha ince ekranlar vb diye uzayıp gitti bu süreç.
Kıyafet değişimlerimiz ise bu zaman diliminde en hızlı değişimlerden biri oldu hiç kuşkusuz. Bir dönem bol, bir dönem dar kıyafetler renkli seçimler, kimi zaman sade seçimler derken sürekli yenilenen bu alan insanların seçimiyle sürekli değişkenlikler arasında yer aldı. Aslında bu değişim sürekli eskiyle karışıp önümüze tekrar servis edildi. Çünkü yenilik bulunamadığı için üzeri makyajlanıp tekrar karşımıza sunuldu.
Unuttum sanmayın,
Örneğin, arabalar çok hızlı ve görselliği ile sürekli yenilikçi olan bir değişimin zirvesi oldu diyebiliriz sanırım. Hızla akıp giden hayatımız da araçların değişimi oldukça şaşırtıcı olduğu bariz belli. Her geçen gün hızlı bir üretim ile birbirinden farklı ve güzel modeller gelişmekte.
Gelelim değişimin en büyüğü ve en acısına.
İnsan!
Evet en çok değişen ve değişimiyle sürekli kötüleşen bizlerden bahsediyorum.
Buraya kadar yazdığım tüm değişenler yaşam kalitemiz ve görsel dünyamız için iyi şeyler olduğu kabul edilebilir.
Ama tüm bu değişenleri ben yine de eskiler ile değişmezdim.
Neyse, gelelim insanın değişimine.
Duygular, düşünceler ve samimiyetler yani bir insanın duygu ve düşüncelerinde ne varsa hepsi değişti.
Samimiyetimiz yok oldu.
İçtenliğimizi kaybettik.
Beklentisiz dünyamız tamamen beklentilere yöneldi.
Sevgilerimiz kirlendi.
Duygularımız yok oldu.
Saçma sapan bir hal aldık.
Birbirimize bakarken bile kafamızdan onlarca şey geçiyor.
Çünkü en önemli değerimizi yani samimiyetimizi kaybettik.
Artık hiçbirimiz masum değiliz başta sona kirlendik çünkü.
Bir de dünyanın kirliliğinden bahsediyoruz.
İnsanlar birbiriyle yarış halinde ve bunu hepimizi içine kapsayarak söylüyorum.
Hep daha fazlasının peşinde olmakla başlayan bu zaman diliminde tüm içtenliklerimiz kayboldu.
Ve tüm bu değişimler arasında en kötü yönde değişen ne yazık ki insanoğlu oldu.
Cisimler, nesneler ve özneler artık aklınıza ne geliyorsa hepsi bir bir değişti.
Değişmeyen tek bir şey kaldı, o da değişimin kendisi.